Kayıtlar

Uykuda Yakalanan Adam

Resim
Bugün uyanmak için bolca kafein aldım. Evde, ofise varmadan ve ofiste kahve içtim. Şu anda kendimi daha iyi hissediyorum. İşbaşı yapalı yaklaşık bir saat oldu. Her iş günü işe başlamadan bolca kafein alıyorum. Haftasonu ise fazla kahve tüketmiyorum. Keyif için bir fincan Türk Kahvesi içiyorum. Evde filtre kahve makinası da var. Tek kişilik kahve hazırlıyor. Bir ara heves etmiştim. Farklı kahve çekirdekleri denemiştim, karamel şurubu almıştım. Sonra hevesim geçti. Şu anda pek tüketmiyorum. Bir iş var elimde. İK yetkilisi olarak yeni bir tablo hazırlıyorum. Personelleri tek tek arayıp, bilgilerini tek tabloda topluyorum. Şu ana kadar 58 kişiyi aramışım. Yöneticim acele etmeden yavaş yavaş bu işi tamamlamamı söylemişti. Bugün de devam ederim aramalara. Ofiste bir kız var. Yüzü çok güzel. Ama fiziği o kadar düzgün değil. Yüzüne baksan aşık olursun. Ancak biraz kilosu var. Bizi ilgilendirmez. Allah sahibine bağışlasın. Bir ara heves etmiştim o kıza. Ofisten bir arkadaşla paylaşm

Kader, Kısmet, Nasip

Resim
Özgün bir şeyler yazmak istiyorum. Her zaman nasip olmuyor. Burada, ofiste, insanlar(bir çoğu diyeyim), ya cepten internete giriyorlar ya da YouTube izliyorlar. Dışarıdaki teknikerlerin ya da müşteri karşılayan arkadaşların böyle bir şansı yok. Dışarıda çalışan tekniker arkadaşlar yaz-kış demeden sıcakta ve soğukta çalışıyorlar. Müşteri karşılayan arkadaşların günü çok hızlı geçiyor. Mesaiye başlamaları ile mesainin bitmesi bir oluyor, o koşuşturmacada. Ama gün boyu türlü türlü insanlarla muhatap oluyorlar. Her işyerinde bu böyle değil midir? Kimi daha yoğundur, kimi daha az çalışır. Kimi daha çok kazanır, kimi daha az kazanır. Kiminin çalışma ortamı rahattır, kiminin çalışma ortamı sıkıntılıdır. Kimi evden çalışır, kimisi ofisten. Hayat dört dörtlük değil. Bir şeyler eksik kalıyor hep. Mesela ben maaşımdan memnun değilim ama psikolojik rahatsızlığımı hoş görmelerinden memnunum. Sağlık yan hakkından memnunum. Konum olarak saha operasyonları yöneticisi ve ticari faaliyetler

Ne düşünüyordu?

Resim
Hiç düşündünüz mü, "düşünen adam" ne düşünüyordu? Tefeciden borç para almış, parayı geri ödemekte mi zorlanıyordu? Ya da esnaf olup, dükkanı mı döndüremiyor muydu? Sevgilisi onu aldatmış mıydı? Karısı onu terk mi etmişti? Arkadaşından kazık mı yemişti? Borç para verip, geri mi alamamıştı? İşyerinde mobbing'e mi maruza kalmıştı? Elalemin derdi bizi mi gerdi? Ne düşünürse düşünsün. Bize ne? İşte bizi ilgilendirmeyen konulara ilgisiz kalabiliyoruz. Mesela sigaraya zam geliyor. Sigara içmeyenler "bana ne?" diyorlar. Mesela alkole zam geliyor. Alkol almayanlar "bana ne?" diyorlar. Akaryakıta zam geliyor. Arabası olmayanlar "bana ne?" diyorlar. Halbuki akaryakıt zammı ulaşım ve nakliyatı ilgilendiriyor. Kırtasiye ürünlerine zam geliyor. Okul çağında çocuğu olmayanlar ya da ilgili okullardan mezun olmuş kişiler "bana ne?" diyorlar. Bazıları da, başka insanların dertlerini dert edinebiliyorlar. Mesela orta sınıfa mensupsunuz. Asgari ücretle

Yollarda Bulamadım Seni

Resim
Kızlarla fazla münasebetim olmadı. Tecrübeli olduğumu söyleyemeyiz. Bildiğim şeyler, daha çok sağdan soldan duyduğum şeyler, özellikle yakın bir arkadaşımın tavsiyeleri. O nedenle bu konuda ahkam kesmemeyi tercih ediyorum. Şimdi başka konulara geçelim. Trafikteyiz. Okullar kapandığı için yollar biraz rahatladı, diyebiliriz. Artık iş servisinde şoförün yanına oturmuyorum pek. Araçta kimse kalmadıysa ve sigara içeceksem yanına geçiyorum. Çok samimi olduk. Instagram'dan bile birbirimizi takip etmeye başladık. Ben teklif ettim. 5-6 aydır aynı şoförle devam ediyoruz. En geç 1 Temmuz'da işi bırakacak, çıkışını verdi, yerine başkası gelecek. Yeni gelecek şoför ile samimi olmayı düşünmüyorum. Yanına oturmayı düşünmüyorum en azından. İnşallah iyi biri gelir. Sabri evlenecek. 14 depo benzin harcayacakmış. Birkaç defa şehirlerarası yollarda gidip gelecek. Eşi Kastamonu'da öğretim görevlisiymiş. Doçent doktor olarak görev yapıyormuş. Çok masrafı oldu. Eşi ile bir süre ayrı

Şükür

Resim
 İçim karardı resmen. Her gün zam haberleri, daha da kötüye giden ekonomi, siyasi belirsizlik ve gelecek kaygısı. Hava kapalı. İnsanın içini daraltan bir hava var. Bugün 21 Haziran. Ancak pek 21 Haziran gibi durmuyor. Yağmur arada sırada kendini gösteriyor. Acaba yarın nasıl bir hava olacak? Takip eden günlerde hava durumunu kontrol etme gibi bir alışkanlığım olmadı hiç. Açlık sınırında yaşayan milyonlarca insan var. Yoksulluk sınırı bile 19 bin lira civarına yükseldi. Amelie filminin film müziklerini dinliyorum. Gerçekten bu filmin film müzikleri başarılı idi. Film ise etkileyici idi. Eleştirmen olmadığım için "etkileyici" kelimesini kullandım. Eleştirmen olsaydım, daha farklı kelime ve tanımlamalar kullanarak caka satardım. Bakalım şirket bize ara zam verecek mi? Verse bile %15-20 zamdan bahsediliyor. Yeterli değil ama buna da şükür. Acaba maaşım 8.000-8.500 lira seviyesine mi gelecek? Net üzerinden hesaplama yapmamak gerekiyor. Brüt maaş üzerinden hesaplama yapmak gerekiyo
Bir Önerim Var Ziya üniversiteden mezun olmuş, askerlik görevini yerine getirmiş genç bir mühendis idi. Ailesine külfet olmamak için, üniversite hayatı boyunca çeşitli işlerde çalışarak kendi cep harçlığını çıkarmıştı. Şu dönemde ise, öğrenim hayatı boyunca hayalini kurduğu işi arıyordu. Ancak piyasalardaki durgunluk, arzu ettiği işi bulması önünde engel teşkil ediyordu. Şimdilik geçici bir işte çalışıyordu: Bir restoranda garsondu. İşe başlayalı uzun süre olmamıştı. -Yavrum, ben kurban olurum sana. İşi kavradın bir haftada. Aslanlar gibi çalışıyor, benim evladım. Bak, şu poşete atlet koydum. Çok terlersen, değiştirirsin. -Duanı eksik etme, ana. -Tamam, arabayı dikkatli kullan, yavrum. -Tamam, ana. -Allah işini gücünü rast getirsin. Ziya, dışarıdan bakıldığında hizmette kusur etmiyordu. Müşterilerden yana bir şikayet gelmemişti. Bu sıcak ve nemli pazar öğlen saatinde var gücüyle çalışıyordu. O esnada genç bir çift içeri girdi. -Buyurun efendim, hoş geldin
O Durakta Suzan’ı Beklerken Mevsimlerden kış olmasına rağmen, hava o günlerde çok da soğuk değildi. İnsanın doğaya müdahalesi, mevsimlerin olağan gidişatını etkilemekteydi. Bu serin Perşembe akşam saatlerinde Tarlabaşı’nda bir durakta biri bordo montlu, diğeri gözlüklü iki adam bekliyorlardı. Birbirini tanımayan bu iki kişiden bordo montlu olanı, sigara üstüne sigara yakıyordu. Sabırsızlığı, sigaradan aldığı her derin nefeste hissediliyordu. Sanki sigarayı sömüren kendisi değildi, sigara onu sömürüyordu. Dar alanda ufak voltalar atıyordu. Bazen sırtını durağın camına dayıyordu. Sürekli hareket halindeydi. Gözlüklü olan ise, eline aldığı romanı okumakla meşguldü. Sıfırdan başlayıp çok zengin olmuş olmuş bir adamın öyküsü anlatılıyordu romanda. Romana daha yeni başlamış olmasına rağmen şimdiden altmış beş sayfa okumuştu. Ancak bordo montlu adamın hareketliliği onu rahatsız etmişti. Kel bir adam yaklaştı ve bordo montluya sordu: -Merhaba. Suzan geldi mi? Bor